Onat Kutlar'a Mektup Var
Ülkemizin önde gelen edebiyat eleştirmenlerinden Fethi Naci onun için “Onat Kutlar,
meali anlayan neslin belki de son temsilcisidir” demişti. Kitaplarından tanıdığım bu büyük kültür adamını daha iyi tarif edecek bir söz olmadığını düşünüyorum.
Bugün 11 Ocak 2017. Tam yirmi iki yıl önce bugün Onat Kutlar’ı, Taksim Meydanı’ndaki
The Marmara Oteli’nin -o zamanki ismiyle- Opera Pastanesi’ne atılan bombalı saldırı sonucu Yasemin Cebenoyan ile birlikte kaybettik. Yirmi iki yıl sonra değişen bir şey olmadığı gibi, daha sık patlayan bombalarla ülkemizde tesadüfen yaşamaya devam ediyoruz.
Sinema alanında profesyonel olarak ilk kez Türk Sinematek Derneği’nde Onat Kutlar’ın asistanı olarak çalışmaya başlayan, İstanbul Film Festivali’nin temellerinin atıldığı Sinema Günleri’nin kuruluşu itibariyle yöneticilik görevini üstlenen, İstanbul Film Festivali’nin kurucularından olup, festivalin yirmibeşinci yılının kutlandığı 2006'ya kadar direktörlüğünü yapan Hülya Uçansu, dostlarıyla birlikte Onat Kutlar’a, 80. yaşında “Onat Kutlar’a Mektup Var” isimli son kitabını armağan etti.
Onat Kutlar’ı anmak, son kitabını ve sinemayı konuşmak için Hülya Uçansu ile bir araya geldik.
Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz, değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum. “Bir Uzun Mesafe Festivalcisinin Anıları” ile başlayan, “Nisan, Ayların En Güzeli” kitabıyla devam eden ve son olarak Onat Kutlar’ın 80. yaşına ithaf ettiğiniz “Onat Kutlar’a Mektup Var” isimli yeni kitabınızla, o yılları tüm duygusuyla bizlere aktardığınız için sinemaseverler adına ayrıca teşekkür ediyorum.
Sinemayla yolunuzun buluşması, Onat Kutlar’ın “hayat her zaman sanattan bir adım önde” sözünü hatırlatıyor. İlk kitabınızda, adeta film gibi olan bu karşılaşmayı “Rastlantılar yaşamın gümüş anahtarlarıdır,” başlığı altında anlatıyorsunuz. Bu yolculuğun nasıl başladığını bir kez de bu röportajda bizimle paylaşır mısınız?
Sinematek’e eşim Ali’yle birlikte bir yıl önce üye olmuştuk. 1975 yılının 17 Eylül günü öğleden sonra yeni sezonun programını almak için Sıraselviler Caddesi’ndeki Sinematek Derneği’ne gitmiştim. Dernek kapalıydı, kapısında “50 m. ileride Yeni Hayat Apartmanı No. 49’a taşındık” diye bir not asılıydı. Aynı kaldırımda pek fazla yürümeden notta adı yazılı binayı buldum. Ağır demir kapıyı itip içeri girdim. İlk bakışta taşınmanın getirdiği bir dağınıklık göze çarpıyordu. Yeni sezonun hazırlıklarının neden olduğu bir telaş hali vardı. Masanın yanında ayakta duran kişinin Onat Kutlar olduğunu ve derneğin yöneticisi olduğunu biliyordum ama önceden bir tanışıklığımız yoktu. Onat Kutlar sanki eskiden beri tanışıyormuşuz gibi bana aniden “Merhaba hoş geldin” dedi ve benim bir yanıt vermeme fırsat bırakmadan “Bu yıl Sinematek’in kuruluşunun onuncu yılını kutluyoruz. Benim yarı zamanlı bir yardımcıya ihtiyacım var. Bizimle çalışmayı düşünür müsün?” diye sordu. “Bilmem ki” diye kekeleyerek cevap verdiğimi hatırlıyorum. Hemen arkasından “Yeni evlendim ve henüz öğrenciyim. Her gün Beyazıt’a okula gidiyorum. Vakit ayırabilir miyim bilmiyorum” diye toparladım. “Sen düşün, bana kararını bildirirsin” dedi. Akşam eve dönünce aldığım bu ani iş teklifini eşimle paylaştım. Ali, “Denemekte sakınca yok, yapamadığını hissettiğin an bırakırsın” diyerek destek verdi. Ertesi gün fakülte çıkışı Sinematek’e gittim ve Onat Kutlar’a önerisini kabul ettiğimi söyledim. İşte bu büyülü yolculuk böyle başladı…"
http://sanatonline.net/kitap/onat-kutlar-hulya-ucansu-onar-kutlara-mektup-var