23 Şubat 2013 Cumartesi

63. Berlin Film Festivali-2013



6-11 Şubat 2013 tarihleri arasında Berlin Film Festivali'ne katılmak için Berlin'deydim.
En güzel seyahatlerimden biriydi. Berlin'i, şehrin ruhunu, insanların sadeliğini, soğugunu, utancını, sıkmayan disiplinini, ciddiliği, çalışkanlıklarını sevdim. Almanlar kaba derler ya, bence tam tersi kibarlar. Tabi sarışın bir millet içinde esmer bir kız olmanın avantajını yaşadığım durumlar da oldu:) Otelim Berlin'in tarihi bölgesi olan Mitte'deydi yani şehir merkezinde. Otelimden çok memnun kaldım. Berlin'e gitmeyi planlayanlara tavsiye edebilirim rahatlıkla. H2 Otel Alexanderplatz. İlk gün odaya saat 17:00'ye doğru yerleştim. İlk günümü yemek yiyerek ve çevreyi keşfederek geçirdim. Ve ilk sabah: Kudamm'a giderek bir sight seeing tour satın aldım. Kudamm Berlin'in Champs Elysees'e benzeyen geniş ve uzun, tüm mağazaların, tiyatroların, cafelerin olduğu herşeyi bulabileceğiniz caddesi. Diğer günler ağırlıklı olarak film seyredeceğimi, daha çok last minute biletlerin peşinde koşacağımı bildiğim için ilk gün şehrin genel havasını göreyim dedim. Akşam 17:00'ye kadar on and off yaparak turistik yerlerin çoğunu gezdim. Bilmeyenler için, on and off şu demek. Bu tur sizi yaklaşık 20 noktaya götürüyor. Bu noktalarda dilerseniz inip çevreyi gezebiliyorsunuz. Otobüs her yarım saatte bir kalkıyor. Yani gezip dolaşıp tekrar binebiliyorsunuz. Akşam yemeğimi yedikten sonra, ver elini Berlin Philarmonie dedim:) Berlin Filarmoni Orkestrası dünya çapında bir orkestra.
Anne Sophie Mutter'in muhteşem performansını izledim. Büyüleyici bir atmosfer ve konserdi. İkinci sabah artık bilet peşinde koşmanın vaktidir diyip, soluğu Berlinale Palast'ta aldım. O akşam yönetmen Gus Van Sant'ın, Matt Damon'ın oynadığı son film, Promised Land'in galası vardı. Biletler tabiki tükenmişti. Son 15 dakika kontenjan biletlerinin satılacağı söylendi. Bu biletler için filmden tam 5 saat önce bir sıra oluştu. Erken gittiğim için 12. kişiydim yani şansım vardı. Tam 5 saat arada alışveriş merkezine giderek, bir kahve, yiyecek birşeyler alarak bekledim ve sonunda bileti aldım. Normalde 5 saat bir bilet için beklenir mi, delilik dediğinizi duyar gibiyim ama ben o bileti bekleme halinden bile zevk aldığımı, kendim gibi insanlarla orda tanışmayı, sohbet etmeyi, bilet kalacak mı kalmayacak mı heyecanını yaşamayı seviyorum. Kırmız Halı'dan geçerek salona girdik ve herhalde salonun en güzel yerine oturduk.  Sırada tanıştığım Thomas etrafta ne olup bittiğini anlamam konusunda bana yardımcı oldu. Almanca konuşulduğu için hiçbirşey anlamıyordum ama sanki anlıyormuşum gibi dinleyerek sürekli gülümseyip, Thomas'ın yönlendirmelerini takip ediyordum.
Thomas protokol sırasına oturduğumuzu yanımızda Almanya'nın Ekoloji Bakanı'nı oturduğunu, önümüzdeki 3 koltuğun boş olmasının ilginç olduğunu, oyuncuların tam önümüze oturabileceğini söyledi. Ve dediği oldu!  Galalardaki rituel şöyle oluyor. Önce kırmızı perde, ışıklar eşliğinde, büyüleyici bir atmosferde smokinli yakışıklı bir beyefendi sahneye çıkıyor. 63. Berlin Film Festivali'ne hoşgeldiniz dedikten sonra filmin yönetmenini ve oyuncularını alkışlar eşliğinde salona davet ediyor. Ardından film başlıyor. What a fascinating moment! Ne diyordum, önümüzdeki 3 koltuk hala boş, bir bakıyorum Matt Damon bana doğru geliyor ve tam önüme oturuyor. Matt Damon etkileyici bir oyuncu. En büyük özelliği çok doğal ve ağır bir duruşa sahip olması. Bir de kendisi Harvard'dan mezun ve 43 yaşında olup 33 gösteren ender insanlardan biri. Good Will Hunting filminin senaryo yazarı ve bu senaryo ile Oscar kazanmış bir oyuncu. Hollywood'un gösterişli dünyasına alışık birisi nasıl bu kadar utangaç olur, fotoğrafçıların karşısında nasıl sıkılır, ellerini ovuşturur, garipsiyorum. Ama onu bu kadar etkileyici kılan tam da bu mağrurluk sanırım. Devamı Berlinale-2 yazımda..



Matt Damon- Promised Land Premier Show in 63rd Berlin Film Festival

Hiç yorum yok: